68 gündür
sürdürülen açlık grevleri dün itibariyle Öcalan’ın emriyle sona erdirildi.
Öcalan, “Dışarıdakiler kendi sorumluluklarını tutsaklara yüklemesinler” diyerek
“Açlık grevlerine son verilsin” demiş. Kime demiş, ziyaretine gelen kardeşine
demiş. Birçok hapishanede tutuklu ve hükümlülerin sürdürdüğü açlık grevleri böylece
sona ermiş oldu. Can kaybı olmadan sonuçlanması elbette güzel bir netice.
Koalisyon
hükümeti Başbakanı Ecevit döneminde uygulamaya konulan birinci “açlık
grevleri”nin nasıl sonuçlandığı hafızalarda. İşin sonu kanlı bitmişti. Bu
nedenle bu grevin can kaybı olmadan nasıl çözüleceği içte ve dışta merakla
bekleniyordu. Kansız çözülmüş oldu.
Geçmişte
yaşanan bu acı tecrübeyi de dikkate alan hükümet,bazı iyileştirme çalışmaları
yapılacağını belirten mesajlar verdi. Bu gayretlerin isabetli olduğu anlaşılıyor.
Başbakanın
demeçleri ise sert, kararlı ve tavizsizdi. Can üzerinden politika yapmanın
doğru olmadığını belirterek bu bir şantaj, şov ve dayatmadır, geri adım
atmayacaklarını ifade ettiyse de merhametli ve mahrem çalışmalar yaptırdığını
anlamak zor değil.
Peki bu
eylemlerin amacı neydi:
1-Öcalan’ın
tecrit şartlarının iyileştirilmesi 2-Avukatlarıyla görüştürülmesi 3-
Mahkemelerde ana dilde savunma hakkının verilmesi...
*Ana dilde
savunma yapma hakkında bir düzenleme yapıldı.
*Cumartesi
günü Öcalan’ın kardeşine görüşme izni verildi. Bu düzenlemeler sonucunda
kardeşi gitti görüştü.
Peki Öcalan
ne diyor?
a)- İçeride
açlık grevi yapanlar bu eylemden vazgeçsin.
b)-
Dışarıda olanlar devam etmek isterlerse etsinler.
Tavsiye mi
dersiniz, emir mi dersiniz ne derseniz deyin, grevciler Öcalan’ın söylediğine
uydular ve grevler bitti...
Gelelim
asıl meseleye... Bu olay herkese; PKK’nın, BDP’nin KCK’nın liderinin kim
olduğunu öğretti. Oslo’da ya da başka yerlerde görüşmeler kiminle yapılmış o da
anlaşılıyor. Kandil-mandil olmadığı açık.
Kandil ne?
Cinayet işleme örgütü. BDP ne? Öcalan’ın Meclis’teki politik borazanı. KCK ne?
Öcalan’ın Hükümet yapılanması. Hepsinin patronu hâlâ Öcalan.
Bu
gerçekleri iyi bilelim. Bölgenin ve olayların tarihsel geçmişini iyi analiz
etmeden, Türkiye’nin birlik ve beraberliğini sağlamak zordur. Mesele “kökünü
kazımak” perspektifinden bakarak çözülecek gibi değil. Öcalan’ın idamını
önleyenlerin, boş duracaklarını hiç sanmam. Öcalan’a, Mandela rolü vermeye
çalışıyorlar. Dönüşü olmayan bir yola giriliyor.
TV’lerde,
gazetelerde ve düşünce kuruluşlarındaki yorumcu ve analistlerin bir kısmı
-bildikleri kendilerinden menkul zevat- maval okuyorlar. Söyledikleri ve
yazdıkları kafa karıştırmaktan başka bir işe yaramıyor.
Ben 1996
yılında Bekaa’da İHA Genel Müdürü olarak bire bir Öcalan’la röportaj yapıp
döndüm. O zaman DGM başta olmak üzere 312’den pek çok yere ifade verdim.
Gerekçe “Bebek Katili’nin ve terör örgütünün propagandasını yapmak yasak”mış.
Şimdi kardeşiyle açık açık emir veriyor... Nereden nereye gelmişiz, nereye
gidiyoruz bakalım!
Benim
ofisimde Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi Meclis Başkanı Adnan Müfti’nin arkasından
aldığım 1893 tarihli harita var, oraya doğru gidiyoruz galiba. Hayırlısı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder