İlkokul
3’üncü sınıftan itibaren 27 Mayıs 1960 darbesini, 12 Mart 1971 muhtırasını, 12
Eylül 1980 darbesini, 28 Şubat “post modern” darbesini, 27 Nisan 2007
e-Muhtırasını gördüm ve yaşadım...
28 Şubat
darbesiyle ilgili savcılar dalgaları sürdürüyorlar. Geçtiğimiz hafta ortasında
birkaç emekli subay ve general tutuklandı... 28 Şubat darbesi sadece subaylardan
ibaret kalırsa eksik olur. O süreçte MEDYA kuruluşlarının ve sivil toplum
örgütlerinin darbeseverleri vardı. O dönem darbecilerin gölgesinde yer yurt
bulanlar şimdi ya tam siper oldular, ya da kispet değiştirerek darbe karşıtlığı
peşrevi yapıyorlar. Bunlar ayıklanmazsa bu iş yarım kalır.
2007
yılında yapılan Anayasa Referandumuyla 12 Eylül darbecilerinin yargılanmasının
önü açıldı. Darbe lideri Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya mahkeme huzuruna
çıktılar...
Günde 20
kişinin öldüğü, devlet çarkının işlemez hale geldiği, partilerin ve liderlerin
el bile sıkışmadığı, kahvehanelerin, camilerin, şehirlerde semtlerin bölündüğü,
boykotlar ve çatışmalar nedeniyle üniversitelerin okunamaz hale geldiği,
anarşinin lise ve ortaokullara kadar indiği, işçilerin fabrikalarda çalışma
yerine her gün sokaklarda yürüdüğü, akşam belli saatten sonra sokakların
korkudan boşaldığı çok ağır ve kanlı bir ortam yaşanıyordu...
Ekonomik
durum ise içler acısıydı!.. O dönemin başbakanı Süleyman Demirel, “Mazot vardı
da ben mi içtim. Ülke 70 Cente muhtaç gardaşım” diyordu. Ecevit ise “Toprak
işleyenin su kullananın” sloganıyla ve “Köykentler”le meşguldü.
Ülkemizde
bunlar yaşanırken, Cumhurbaşkanı, Parlamento, Başbakan, Bakanlar, Genelkurmay
Başkanı, Sıkıyönetim Komutanları, Anayasa, Yasalar, Yargıçlar, Mahkemeler,
Valiler, Emniyet Müdürleri; yani mekanizma tamam. Hasılı bütün kurumların
başında görevliler var. Var da devlet çarkı çalışmıyor!..
Böyle bir
ortamda 12 Eylül 1980 sabahı Hasan Mutlucan’ın sesiyle uyanıyoruz. Kenan Evren;
“Emir komuta içerisinde ve emirle ordu idareye el koymuştur” diyor.
Dün
çalışmayan devlet çarkı bugün şıkır şıkır işlemeye başlıyor...
Yukarıda
saydığım kurumların başlarında yıllarca darbecilerle çalışanlar, bu düzen
içinde görev yapanlar, rütbe, terfi, pozisyon ve hatta para kazananlar, ortada
yok!.. 12 Eylül’ün Kurucu Meclis üyeleri yok. Darbecilere anayasa ve yasalar
yapan hukukçular yok. Darbeci beş generalden üçü ölmüş. “Gel bakalım Kenan
Paşa! Seni bir yargılayalım” deniyor. Yargılansın elbette. Ancak, bu yargılama
sembolik olmaktan ileriye gitmez... Ayrıca, Kenan Paşa; “Ben devleti yeniden
kurdum. Benim kurduğum bu düzenle yıllardır idare ediyorsunuz. Halk benim
yaptırdığım anayasaya %92 evet dedi. Beni yargılayamazsınız” diyor.
Kenan Paşa dahil, bütün darbecileri asla
tasvip etmiyorum. Ancak Kenan Paşa’nın bu mert ve dik duruşunu saygıyla
karşılıyorum. Kendi yaptırdığı Anayasa’nın Mahkemesine gidiyor. Hadi bakalım
çıkın işin içinden...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder