Devletin
ilgili kurumları -siyasi iradenin yetkilendirmesiyle- “Milli Birlik ve
Kardeşlik” projesi görüşmelerini sürdürmektedir... Bu çerçevede Habur
görüntüleri ve Oslo görüşmelerinin kamuoyuna sızdırılması, süreci bir müddet
tıkamıştı.
İmralı
görüşmeleri başladı. İlk görüşmenin ardından Ahmet Türk’ün açıklamaları süreci
tıkamasa da gerdi. Ayrıca Paris cinayetleri huzura ve barışa giden yolun
mayınlarla dolu olduğunu ve süreci sürdürmenin pek kolay olmadığını gösterdi.
Bu
hassasiyet içerisinde geçen hafta üç kişilik BDP heyeti, İmralı’da Öcalan’la
ikinci görüşmeyi yaptılar. Öcalan, görüşlerini üç mektupla Kandile, Avrupa’ya
ve BDP’ye bildiriyor. Bu durum PKK’nın üç merkezini açıkça ortaya koyuyor.
Öcalan’ın BDP’lilerle
yaptığı görüşmenin “tutanakları” geçtiğimiz hafta Perşembe günü bir gazetede
yayınlandı. Tutanak diyorum çünkü Öcalan’ın kime ne dediği ve başını kime doğru
çevirdiğine varıncaya kadar yazılı. Bu bir tutanaktır.
Bu tutanak
da sızdırıldı. Sızdırılması konusunda hükümetin özellikle başbakan Erdoğan’ın
açıklamalarını beklemek lazım. Bu konuda başbakanın tavrı çok önemli.
Oslo
görüşmelerinin sızdırılması sürece zarar vermişti. İmralı tutanaklarının
sızdırılmasının sürece -olumlu ya da olumsuz- tesiri konusunda erken yorumlar
yanıltıcı olabilir. O nedenle siyasi iradenin açıklamalarını beklemek lazım.
Yayınlanan
tutanağın içeriğine baktığımızda Öcalan’ın, çözümden ziyada kendisini olayın
“Merkezine” yerleştirme gayretinde olduğu anlaşılıyor. Hem lider, hem de merkez
olmak istiyor.
Muhtemel
bir başarısızlıkta ise faturasına katlanmak istemiyor.
Benim 17
yıl önce Bekaa’da röportaj yaptığım Öcalan işte bu. Düşünce yapısında ve
egosunda hiçbir değişim yok.
Ölünceye
kadar hapis cezası olan birinin başarısız olması halinde katlanmak istemediği
fatura nedir? İdam değildir herhâlde. Başarılı olursa mükafatı nedir. Boğaz’da
villa mıdır?..
On dört yıl
önce “devletime hizmete hazırım” diyen, dibe vurmuş bir Öcalan’dan uluslararası
bir figür, yani “Mandela modeli” haline gelmeye çalışan bir Öcalan görüyoruz.
Bu sürece katkı yapmak yerine süreci kendi lehine ve rolüne kullanma yöntemini
seçmiş görünüyor.
TUTANAKTAN:
Sırrı Süreyya, gruptaki arkadaşların selamını iletiyor “bir diyeceğiniz var
mı?” diye soruyor. Öcalan: “Ben sorumluluk üstlenmem. Süreç başarısız olursa
Öcalan öldü diyeceksiniz! Ben yokum. BDP ve PKK’nın beni kullanmasına izin
vermem!..”
İyi de,
niye İmralı o zaman! Heyet oraya çay kahve içmek için mi gitti. “Biz irademiz
İmralı diye yeri göğü inletiyoruz siz de sorumluluk üstlenmem diyorsunuz. Bu
kan nasıl duracak. Türkiye, huzura ve barışa nasıl kavuşacak diye niye
sormadınız?..”
Yalanla
yarışılmaz, huzura da kavuşulmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder