Bilindiği
gibi Irak, 1970’li yıllardan itibaren Saddam Hüseyin tarafından Sosyalist Baas
Rejimiyle yönetiliyordu. 8 yıl süren İran-Irak Savaşı, arkasından savaşın
getirdiği yıkıntıyı ve mali sıkıntıyı gidermek için Saddam’ın 1991 yılında
Kuveyt’e saldırması, buna bağlı olarak ve çeşitli gerekçelerle BM kararıyla
konmuş ekonomik ambargolar Irak halkını bunalttı. Halk cephe savaşından
kurtulmuştu belki ama âdeta hayat savaşı veriyordu. Halkın günlük ihtiyaç
maddelerini bulma imkânı yok, varsa bile karaborsa olarak temin ediliyordu.
Ancak Saddam sarayda debdebe içindeydi...
Bütün
diktatör idarelerde olduğu gibi Irak halkı, ızdırap içinde evlerinde dert
kaynatıyordu. Basiretsiz Saddam yönetimi; altı üstünden maddi-manevi zengin
olan Irak’ın halkını zengin ülkenin fakir bekçileri hâline getirmişti.
Baskıyla
idare edilen ülkelerde bütün diktatörlerin etrafını dalkavuklar sarar. Yalan
söylerler. Diktatörün Köşkü-Sarayı başına yıkılıncaya kadar yanlış bilgi
vermeye devam ederler. Aynı zamanda kasalarını doldurmaya ve kaçacakları
ülkelere varıncaya kadar plan yaparlar. Ülkeyi ve lideri ilk onlar terk
ederler. Taze örneklerini “Arap Baharı”nda görmek mümkündür.
Saddam
dalkavukları zaman zaman meydanlara ideoloji meftunu adamları toplayarak
Saddam’a moral verirlerdi. Siz, Orta Doğu liderisiniz derler ve nutuk
attırırlardı. Saddam da sol eli havada sağ eli tabanca kabzasını tutarak
alkışlayanları selamlardı. Gerçek Irak bu muydu? Asla bu değildi!..
1991
yılında İzmir’de ANAP İl Başkanıydım. Birinci Körfez Savaşını
Gazeteci-Siyasetçi olarak takip ettim. İHA Genel Müdürü olduktan üç yıl sonra
1996’da Sayın Enver Ören Beyin desteği ile İHA ilk büroyu Kudüs’te, ikinci
ofisini Bağdat’ta açtı. 1996 yılından 2003 yılına -ABD-Irak Savaşı- kadar;
Irak’tan haber ve görüntüyü bütün dünyaya İHA sundu.
İster
Saddam dönemi isterse Saddam devrildikten sonraki dönemde sayısız kere Irak’a
gittim. Medya ve pek çok kesimle görüşmelerim oldu. Halk, bir süre sonra Saddam’ı
arar hâle geldiğini söylerdi.
Bağdat’ı
son ziyaretimde (2011) şimdi ülkemizde misafir olarak kalan Irak Cumhurbaşkanı
1’inci Yrd. Tarık Haşimi ile Bağdat’ta görüştüm. İdamlık değildi.
Sayın
Haşimi bana “Irak-Türkiye ilişkilerinde problem sadece PKK değil. Bütün
görüşmeler PKK üzerinde yoğunlaşıyor. Türkiye Irak’ın toprak bütünlüğünü
savunuyor. Oysa Anayasaya konulan mezhep ve etnik içerikli maddeler Irak’ın
bölünmesini hızlandırıyor. Bu Türkiye’nin aleyhine bir gelişme gösterecektir.
Daha pek çok mesele var. PKK bunlardan sadece biri” demişti.
Irak’ta
demografik yapı malum. %62’ye varan Şii nüfus var. Demokratik olarak on defa
seçime girilse her seferinde İran güdümündeki Şii ittifakı kazanacaktır. Arada
Şii partilerden takiye yapan çıksa da netice değişmeyecektir. ABD de bu durumu
görememiş olamaz. Bir plan yürüyor!
Gerçek Irak
bizim bildiğimiz Irak değil. Bir diktatör, ülkesini savaşa soktu. Bir Anayasa
ülkeyi bölünmeye götürüyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder