Geçtiğimiz
haftaki yazımda Haziran 1988’deki ANAP kongresinin ikinci gününden bahsettim...
Birinci günü Özal kurşunlandı. Suikastçı yakalandı. Süreç aydınlatılamadı.
Özal,
1993’te 17 Nisan Cumartesi günü öldü. Ölümü de 20 yıldır tartışılıyor. Dosyanın
zaman aşımına uğramasına bir gün kala savcı dava açtı. Yeni bir süreç
başladı.
Özallı
yıllar, ülkemizin en büyük değişim ve dönüşüm yıllarıdır. Özal, pek çok tabuyu
yıkmış, konuşulmaz sanılan kavramları kökünden sarsmış, insanımızın önündeki
engelleri kaldırmış, bu günlerin yolunu açmıştır. Bu icraatları herkesi
şaşırtan bir hızla yaparken buna karşılık statükocu kesimde keyifler kaçmış,
burnundan solumalar, ince ve derinlerde hesap tutmalar başlamıştır...
Altlarından halının çekildiğini fark etmekte geç kaldıklarını, darbe lideri
Kenan Evren yazdığı hatıratında “Beni uyuttu” diyerek itiraf etmiştir...
Tarih boyu
liderlerin çevresinde; liderin, iddiasına, davasına, fikirlerine, misyonuna
sadık ve samimiyetle inanan insan sayısı yok denecek kadar azdır. Liderlerin
çevresi; çok değişik menfaatçilerle çevrilir. Bu insanların içerisinden “Hasan
Can”lar bulmak çok zordur. Lider için tehlike ise; çevresindeki menfaatçi,
makam-mevki ve şöhret düşkünü ikiyüzlü tiplere inanmasıdır...
ÖZAL ikinci
günü kongreye ANAP’ı yönetecek, Türkiye’yi 90’lı yıllara taşıyacak, reformları
sürdürecek, ahenk içerisinde çalışacak kadroyu ihtiva eden her görüşün temsil
edildiği listeyi 1260 delegenin iradesine sundu... Liste açıklandı. İşte;
kendilerini Özal’ın yanında bildiğimiz çevre, listede isimlerini göremeyince “Kutsal
İttifakçılar” adı altında hemen birleştiler. Özal’ın listesine karşı alternatif
liste çıkardılar. Süreç ters dönmeye başladı... Bir gün önce kurşunlardan
kurtulmuş olan Özal, Milliyetçi-Muhafazakâr geçinen yakın çevresinin politik
ihanetinden kurtulamadı. Hançer yakından yani, makam-mevki verdiği kişilerden
gelmişti!..
Özal’ın
ANAP’ında ahenk bozuldu. Arkasından 1989 yerel seçim bozgunu geldi. İniş ve
çöküş süreci başladı. Türkiye yeni bir sürece giriyordu... 1991 yılında yapılan
kongrede statükonun model ismi Mesut Yılmaz, ANAP’a genel başkan; ülkeye
başbakan oldu. Mesut Yılmaz 28 Şubat sürecinin de başbakanıdır.
Özal’ın,
Sivil, Demokrat ve Reformcu ANAP’ı iki kongre sonunda statükonun tutucu siyasal
kurumu haline getirildi... O kongrelerde Özal’a alternatif liste çıkaran ve
Yılmaz’dan sandalye kapmak için yandaş olan gafillere “28 Şubat sürecini
hazırlıyorsunuz” deseydiniz; “Biz partiyi kurtarıyor ve ülkeye hizmet ediyoruz”
derlerdi. Çünkü hırsları basiretlerini örtmüştü. Böylece geriye gidiş süreci başladı.
Özal’ı
yalnız bırakanlardan bazıları şimdi reklam amaçlı Özal hatırası yazmak ve
anlatmakla meşguller. Umarım vicdanları titrer köşelerine çekilir ve tövbe
ederler...
28
Şubat’ta, Mesut Yılmaz ve dönemin güçlüleriyle birlikte yıktıkları kurumların
ve mağdur ettikleri mazlumların hesabını verecekleri gün gelecektir elbette.
Sıra benim
28 Şubat’ımda...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder