Otuz yıldır
dökülen kanın durması, sönen ocakların tütmesi, huzur ve barışı hakim kılmak
için AK Parti hükümeti “Milli Birlik ve Kardeşlik” projesini hayata geçirmeye
çalışıyor... Başta Başbakan Erdoğan ve hükümeti olmak üzere devletin ilgili
birimleri elinden geleni yapıyor... Habur, Oslo ve İmralı tutanaklarının
sızdırılması gibi yol kazaları işi yokuşa sürmekte ise de Başbakan Erdoğan’ın
kararlı tutumu sürecin devamını sağlıyor. Hiçbir provokasyona boyun
eğilmeyeceğini gösteriyor. Elini taşın altına koymadan bu işin bir yerde
tıkanacağını bekleyenlerin her seferinde hevesleri kursaklarında kalıyor.
Benim
dikkatimi çeken ise; ister siyaset kurumundaki isterse medyadaki muhalif
seslerin ve yazıların halkta karşılığının olmaması... Bu barış sürecinde halkta
derin bir sessizlik var. Terör herkesi ilgilendiren bir mesele olmasına rağmen
parti ayırımı yapmaksızın halk meydanlarda değil. Bunu iyi analiz etmek
lazım...
Başbakan
sürecin her safhasında kamuoyu araştırmaları yaptırmakta ve bu sonuçlar süreci
sürdürme konusunda moral destek de olabilir elbette. Bütün bunlara rağmen iş
sanıldığı kadar kolay değil.
Başbakan
bir yandan parti içerisinde neler oluyor diye merak ve tereddüt içerisindeki
milletvekillerini, örgüt mensuplarını kahvaltı ya da yemek programlarıyla
bilgilendirme ve motive etmeye çalışıyor, diğer yandan muhalefet partilerinin
ve medyanın itham ve iddialarını cevaplamaya gayret ediyor.
Sürecin
sonunda PKK’nın ateşkes ilan etmesi, silah bırakması, sınır dışına çekilmesi,
ülkenin ve bölgenin huzura kavuşması, bölge halkının sosyo-ekonomik
beklentilerinin hayata geçirilmeye başlaması, Türk-Kürt ayırımı yapmadan
herkesin “oh” diyeceği gelişmelerdir.
Şehit ve
gazi yakınlarının da bağrına taş basarak “aman bu kan dursun, başka canlar
yanmasın” diye sessizce dua ederek barışın gelmesini beklemektedirler.
21 Mart
günü Diyarbakır’da Öcalan’ın okunan mektubundaki mesajlar ile 23 Mart’ta Hasan
Cemal’e Karayılan’ın Kandil’de söyledikleri yukarıdaki neticeye gitme yerine
barış sürecini yokuşa sürmektedir.
Öcalan’ın
mektubunu herkes dinledi, biliyor. Kandil yani Karayılan, Hasan Cemal’e verdiği
röportajın bir yerinde; “Savaşarak mı sonuca gideceğiz? Yoksa sonuç, yani barış
demokratik çözüm yoluyla mı gelecek? Aramızda tartıştık ikincisinde karar
kıldık” diyor ve şöyle devam ediyor: “Silahlı mücadele ihtimalini de gündemde
tutmaya karar verdik.”
H.C.
“Çekilme ne zaman biter?” sorusuna; “Çekilme konusunda önce ikna gerekir. Ne
kadar hızlı davransak da bize göre geri çekilme sonbahara kadar sarkar.
Örgütsel hazırlık gerekir” diyor. Bu açıklamalardan barışı kolaylaştıran bir
sonuç çıkarmak mümkün değil.
Türk
milleti sessizce ve sabırla barışı bekliyor... Kavga kolay, sulh zor. Başbakan
Erdoğan zoru seçti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder